21 Eylül 2012 Cuma



SİYAH GÖZLERİNE BENİ DE GÖTÜR


  
siyah gözlerine beni de götür 

daha dokunmadan kurudu irem
çöllere bir türlü yağamıyorum
yeni bir koşuşun başlangıcında
biraz deprem sonrası
biraz şehir hülyası
bir kalp yangınından geriye kalan
siyah gözlerine beni de götür


artık bu yerlere sığamıyorum
pembe uçurtmalar yollandığından beri
sarardı tiryaki menekşeleri
sonbaharın tozlu kafeslerinde
sevgi turnaları yakalıyorum
turnalar gidiyor; ben kalıyorum
avareyim, asûdeyim, yorgunum
bilmiyorum neden sana vurgunum
erzurum garında banklar üstünde
uyku tutmuyor karanlıkları
yitik düşlerimi kovalıyorum
gölgeler gidiyor; ben kalıyorum

binbir türlü kokuyorsa yaylalar
siyah gözlerine beni de götür
baharın koynundan koparıp sana
ipek bir mendile sardığım yüreğimle
şehzade gülleri gönderiyorum
umutlar kalıyor; ben gidiyorum

bütün yelkenlileri, deniz fenerlerini
kaptanları sorgulayan
yanından geçen küheylanların
korku tûfanına yakalandığı 
siyah gözlerine beni de götür 
güneş ülkesinden gelen yiğitler
benzeri olmayan bir dünya kursun
cellat, ayrılığın boynunu vursun

usul usul intizârı çürüten
bu hercai diken, bu çılgın arzu
sürüklüyor imkânsız muştuların
eşiğine gönül vâdilerini
bir ağaçtan düşen yapraklar gibi
düşüyorum tanyerine
ya topla yaralı kırlangıçları
ya da bu vefâsız şarkıyı bitir
özgürlüğe giden tutsaklar gibi
siyah gözlerine beni de götür
                                                   Nurullah Genç

13 Aralık 2011 Salı

Annabel Lee

                                                                                                                               
Senelerce senelerce evveldi 
Bir deniz ülkesinde 
Yaşayan bir kız vardı bileceksiniz 

İsmi; Annabel Lee 


Hiçbir şey düşünmezdi sevilmekten 
Sevmekten başka beni 
O çocuk ben çocuk, memleketimiz 
O deniz ülkesiydi 
Sevdalı değil karasevdalıydık 
Ben ve Annabel Lee 
Göklerde uçan melekler 
Kıskanırlardı bizi 
Bir gün işte bu yüzden göze geldi 
O deniz ülkesinde 
Üşüdü bir rüzgarından bulutun 
Güzelim Annabel Lee 
Götürdüler el üstünde 
Koyup gittiler beni 
Mezarı oradadır şimdi 
O deniz ülkesinde 
Biz daha bahtiyardık meleklerden 
Onlar kıskanırdı bizi 
Evet! Bu yüzden "Şahidimdir herkes ve deniz ülkesi" 
Bir gece rüzgarından bulutun 
Üşüdü gitti Annabel Lee 
Sevdadan yana kim olursa olsun 
Yaşca başca ileri 
Geçemezlerdi bizi 
Ne yedi kat göklerdeki melekler 
Ne deniz dibi cinleri 
Hiç biri ayıramaz beni senden 
Güzelim Annabel Lee 
Ay gelir ışır, hayalin erişir 
Güzelim Annabel Lee 
Orda gecelerim uzanır beklerim 
Sevgilim sevgilim hayatım gelinim 
O azgın sahildeki 
Yattığın yerde seni...


9 Aralık 2011 Cuma

Unutmadık

Yarali bayramlar gecti
Mevsimler, butun anlamlariyla
Yuregin koyu yerinde birikenler
Kendi takvimleriyle gelip gectiler
Gelip gecti sehirler ve oluler
Unutmadik
Topraktan cobanyildizina degin
Hey yer
Her sey
Mumkundu
Nazim kadar coskulu
Aragon kadar asik
Lorca kadar yaraliydik
Unutmadik
Orada bir cografya yagmalaniyor
Orada gazetelerin ofset baskisi
Orada yeniden yaziyorlar 835 satir
Ve umudunu kaybetmeyen sehirler
Gokyuzunun karanlik kefeniyle orttuk
Yildizlarin delik desik ettigi oluleriz
Adsiz oluleriz
Adlari bir cografya ile yan yana yazilan
Govdelerinizi unutmadik, unutmadik hicbirinizi
Savaslar ve pazarlar cagiydi
Ayni silahlardi kullandigimiz
Ayni carsilar ayni kandi
Sevgiye ve kursuna acilmayan yureklerden gectik
Pusu yataklarindan, dagilmis bahcelerden
Viran tarihten
Uykulari cevik, namlularini ogullari gibi seven
Cocuklar gibi kusup
Kirda gelincikler gibi gulumseyen
Musademe cocuklarini gorduk
Gecip gidiyorlardi
Tarihin en uzun gecesinden
Pazarlarda ayni kan
Ayni paranin degis tokusunda
Karanlik carsilar
Ayni kanli tarih her defasinda
Bir biz kaldik bu kadar icindeyken hayatin
Olume yakin duran
Bir de on binlerin korosunda haykiran
Intifada intifada intifada
Iki guzelligimiz vardi bizim
Ufkumuzdan inen
Ve bir daha geri donmeyen iki guzelligimiz
Birini kursunlar, otekini ofset baskili resimler aldi
Otuz uc kursun sikildi her birimize
Kutuplar kadar uzak, baba ocagi kadar yakin
Dogunun gunduz ve gecelerinde
Otuz uc yildiz
Hala isigini gonderiyor bize
Birkac cakmaktasi cebimde gezdirdigim
Birkac karanfil
Yol icin ipek, uyku icin maya
Kalbiniz icin
Kara bir yemin gibi cirilciplak
Kelimeler getirdim
Kaybolmus yuzyillarin vataninda
Olumun erken takibe aldigi cocuklar
Daglarda degilim sizinle birlik
Yalnizca mataraniza su vermeye geldim
Nazim kadar coskulu
Aragon kadar asik
Lorca kadar yarali
Serap ile hakikat arasi
Cagin asamadigi ucurumlarda
Gider gelirim gider gelirim
Efsanelerin cesitlendigi yol agizlarindaki buyuk kamasma
Anda gizlenen zaman
Atesin avesta dili
Bitkiler, otlar, kokler
Daglanmis dil, narin rengi
On binlerin donustugu uguldarken
Dogunun yeni defteri
Topraktan cobanyildizina degin
Her yer her sey karanlik bir pusuda
Yazinin, tekerlegin, tarihin
Ilk cocuklarindan
Ey buyuk mezopotamya
Iki bin yillik gece
Don geri bak
Kardeslerim oluyor kalbimin dogusunda

Murathan MUNGAN 

Sen Benim Hiçbir Şeyimsin


        Sen benim hicbir seyimsin
       Yazdiklarimdan cok daha az
       Hic kimse misin bilmem ki nesin
       Luzumundan fazla beyaz
       Sen benim hicbir seyimsin
       Varligin yoklugun anlasilmaz
       Galiba eski liman uzerindesin
       Nasil karanligima bir yildiz olmak
       Dudaklarinla cama cizdigin
       En fazla sonbahar otellerinde
       Universiteli bir kiz uykusu bulmak
       Yalnizligi olduresiye cirkin
       Sabaha karsi olduresiye korkak
       Kulagi cabucak telefon zillerinde
       Sen benim hicbir seyimsin
       Hicbir sevismek yasamisligim
       Henuz bos bir roman sahifesinde
       Hic kimse misin bilmem ki nesin
       Ne cok cigliklarin silemedigi
       Zaten yok bir tren penceresinde
       Sen benim hicbir seyimsin
       Yabanci bir sarki gibi yarim
       Yagmurlu bir agac gibi islak
       Hic kimse misin bilmem ki nesin
       Uykumun arasinda cagirdigim
       Cocukluk sesinle aglayarak
       Sen benim hicbir seyimsin. 

         Attila İLHAN

27 Kasım 2011 Pazar

Özledim Seni



Özledim seni... 
Ayrılık yüreğimi uyuşturuyor karıncalandırıyor nicedir. 
Beynimi uyuşturuyor özlemin... 
Çok sık birlikte olmasak bile 
Benimle olduğunu bilmenin 
Bunca zamandır içimi ısıttığını 
Yeni yeni anlıyorum 
Yokluğun, 
Hatırladıkça yüreğime saplanan bir sızı olmaktan çıkıp 
Mütemediyen bir boşluğa 
Sabahları seni okşayarak başlamaları 
Akşamları her işi bir kenara koyup 
Seninle başbaşa konuşmaları özlüyorum; 
Oynaşmalarımızı, 
Yürüyüşlerimizi, 
Sevimli haşarılığını, 
Çocuksu küskünlüğünü... 
Nasıl da serttin başkalarına karşı 
Beni savunurken; 
Ve ne kadar yumuşak 
Bir çift kısık gözle kendini 
Ellerimin okşayışına bırakırken 
Gitmeni asla istemediğim halde 
Buna mecbur olduğunu görmek 
Ve sana bunları söylemeden 
''Git artık'' demek 
''Beni ne kadar çabuk unutursan, o kadar çabuk kavuşacaksın mutluluğa'' 
Demek sana ne de zor 
Seni görmemek ve belki yıllar sonra 
Karşılaştığımızda 
Bana bir yabancı gibi bakmanı istemek senden... 
Yeni bir sevdayı yasakladığım kalbime söz geçirmek... 


Can Yücel

Güneş Delisi


Akan suyu severim ben
Işıldayan karı severim
Bir yeşil yaprak,
Bir telli bocek,
Yeşeren tohum...
Güneş te görsem,
Sevinç doldurur içimi..
Bir günü,
Güzel bir günü
Güneşli bir günü
Hiçbirşeye değişmem
Onun için savaşı sevmem,
Onun için zulmü sevmem,
Onun için yalanı sevmem.
Bilirim yaşamaz güneşte
Bilirim yaşamaz yanyana aşkla
Ne haksızlık,
Ne korku,
Ne açlık..

Necati Cumalı

İzmir Yollarından Son Mektup





                                            Belki şimdi sana son
                                     Sözlerimi yazmadan
                                     Gözlerim kapanacak.
                                     Belki var daha beş, on
                                     Dakikalık bir zaman.
                                     Anne için yanacak
                                     Mektubum okunurken.
                                     Lakin ölümün eli
                                     Alnıma dokunurken,
                                     Beliren bir emeli
                                     Çok görme bana sakın.
                                     Ben Tanrıya en yakın
                                     Bir yola sapıyorum,
                                     Milletin uğrunda
                                     Türbemi yapıyorum.
                                     Düşündüm huzurunda
                                     Ebedi bir akşamın,
                                     Düşündüm ki babamın
                                     Dizi dibinde geçen
                                     Yirmi iki seneden
                                     Elimizde kalan ne?
                                     Sorarım sana anne:
                                     Mademki gün gelecek,
                                     Herkes aynı meleğin
                                     Önünde eğilecek,
                                     Niçin o güne değin
                                     Çan   sesleri duyayım.
                                     Bugün de bir yarın da,
                                     Bırakın uyuyayım
                                     İzmir kapılarında!
                                     Anne elveda artık,
                                     Şu iki, üç asırlık
                                     Gecenin gündüzünü
                                     Görmeden gidiyorum.
                                     Ne beis var diyorum,
                                     O günün seherinde
                                     Senin ince yüzünü
                                     Görüyor gibiyim ya.
                                     Ey genç gecelerinde
                                     Beşiğimi bekleyen!
                                     Ediyorum emanet
                                     Seni Anadoluya!
                                     Sütünden, emeğinden
                                     Ne verdinse helal et.
                                     Söyle Hacer'e o da:
                                     Hakkını helal etsin,
                                     Gönülcüğü dilerse
                                     Başkalarına gitsin...
                                     Ben ermeden murada
                                     Ecel kırdı kolumu;
                                     Artık beyhude yere
                                     Beklemesin yolumu.
                                     O ne anne, o güzel
                                     Gözlerinden akan ne?
                                     Geri dönemem diye
                                     Ağlıyormusun anne?..

                                     
                                    Kemalettin Kamuu